Orta Doğu, güvenlik, ekonomik, kültürel, tarihi ve insanlık ilişkilerimiz açılarından dış politikamızın yaşamsal alanlarından birini oluşturuyor. Dolayısıyla bu bölgeye yönelik politikalarımızın iyi anlaşılması yararlı olabilir. Türkiye’nin Orta Doğuda, AKP öncesinde ve sonrasında izlediği dış politikalar arasında bariz bazı farklılıklar dikkat çekiyor.
AKP iktidarından önce
Türkiye, AKP iktidarından önce Orta Doğu ülkelerinin her biriyle, genel olarak ayrı ayrı ve üçüncü taraflara zarar vermemeye itina eden, ikili düzeyde pragmatik ilişkiler izledi. Bu yaklaşımımız tabiatıyla bölgenin, Arap olmayan iki ülkesi İran, İsrail için de geçerliydi. Arap ülkelerinin bugün olduğu gibi dün de kendi aralarındaki derin anlaşmazlıklar içinde bulunmaları, bu ülkelerle ilgili politikalarımızın bir nevi blok siyaseti şeklinde gelişmesine imkân vermedi. Ayrıca Arap ülkeleri yine bugünkü gibi, o zaman da sırf kendi aralarında değil, doğrudan kendi içlerinde de aşırı siyasi, ideolojik ve mezhepsel rekabetlerin sıkıntısı içindeydi.
O zamanki Hükümetlerimiz Arap komşularının, Türkiye’nin Müslüman çoğunluklu bir ülke olmasına rağmen, Arapça gibi ortak bir dil şemsiyesi veya Arap Ligi gibi ortak bir siyasi şemsiye altında bulunmaması sebebiyle bir Arap ülkesi olmadığını anlayacakları düşüncesindeydi.
Arap, İsrail, İran
Bu nedenlerle Türkiye bu dönemde Mustafa Kemal Atatürk’ün bilge tavsiyeleri (*) doğrultusunda, Orta Doğu/Arap ülkelerinin içişlerine methaldar olmamaya ve birbirleri arasındaki anlaşmazlıklara karışmamaya özen gösterdi. Talepleri olmadığı takdirde kendilerine tavsiyelerde bulunmadı. Lozan Antlaşmasıyla çözüme kavuşturulamayan Musul-Kerkük meselesi hakkında Milletler Cemiyeti Kararına uygun davrandı.
İsrail – Arap ihtilafı konusunda da yapıcı tarafsızlık tutumunu korudu. İsrail ile ekonomik, ticari ve teknolojik iş birliğini geliştirdi. Filistinlilerin uğradığı haksızlıkları, BM Genel Kurulunda ve tüm çok taraflı diplomatik fırsatlarda dile getirdi bu kuruluşlarda yapılan oylamalarda oyunu Arap tezleri lehinde kullandı. Arap ülkeleriyse, Yunanistan’la olan Ege ve Kıbrıs anlaşmazlıklarımızda BM ve öteki çok taraf kuruluşlarda oylarını Türkiye aleyhinde kullanmayı sürdürdü.
Türkiye Arap ülkelerinin tümüne karşı takındığı olumlu ve yapıcı çizgilerdeki yaklaşımını İran ve İsrail dahil, bölgenin tüm ülkelerine uygulamaya çalıştı. Tüm Orta Doğu komşularıyla ekonomik, ticari ve boru hatları ve enerji alanındaki ilişkilerini geliştirmek için çaba harcadı.
AKP döneminde
Bu dönemin başlangıcı olan 2002’den bu yana iktidara gelen AKP hükümetleri, Orta Doğu’daki tüm komşularını bir bütün halinde görmeyi ima eden Komşularla Sıfır Sorun Politikası Siyaseti izledi. AKP bu siyasetiyle, bir yandan ticari ve ekonomik avantajlar elde etme hedefini güderken, aynı zamanda dünyanın belirsizliklerle ve zaman zaman kanlı çatışmalarla dolu olan bu bölgesinin istikrara kavuşturulmasına katkıda bulunmaya çalıştı. AKP bu olumlu ve yapıcı diplomatik davranışlarıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgede bir zamanlar haiz olduğu yakın ilişkileri yeniden inşa etmeyi amaçladı. Başta Suriye ve Irak olmak üzere bölge ülkelerinden ve ötesinden yasal ve yasa dışı milyonlarca mülteciye sınırlarını açtı.
Zamanla değişen siyaset
AKP ilk başlarda Türkiye’nin, bölgede işleyen çok partili demokratik bir sanayi toplumuna sahip yegâne ülkesi sıfatıyla, modern dünyanın olumlu yönlerinin yararlarını, bu avantajlara sahip olmayan komşularına sunmanın kendisi için adeta bir görev olduğuna inandı. Bu inanca tehalükle sarılmayı sürdürürken, bölge dengelerinde oluşan yeni koşulları ve değişiklikleri ıskaladı. Daha vahimi; AKP’nin bu yeni koşullara, komşularının içişlerine daha fazla karışarak ve bölgeyi yutmaya başlamış olan mezhepsel rekabeti umursamayarak cevap vermesi oldu.
2024 yılını arkada bıraktığımız şu günlerde, geriye dönüp, AKP öncesi ve AKP sonrası Orta Doğu politikamıza süratli bir bakış attığımızda göreceğimiz manzara şimdilik böyle.
Notlar:
(*) Atatürk’ün Dışişleri Genel Sekreteri B.E. Numan Menemencioğlu’na atfedilen tavsiyeleri
1- Komşularınızın iç işlerine karışmayın.
2- Rusya’yı tahrik etmeyin.
3- Arap ülkeleriyle tarihi, sosyal, kültürel ilişkilerinizi geliştirin. Fakat aralarındaki anlaşmazlıklara karışmayın.
4- Sormadan akıl vermeyin.
5- Batı kültürünü benimseyin, fakat onların emperyalist emellerine alet olmayın.